fbpx
İçen Gerçekten Güzelleşir mi Alkol

İçen Gerçekten Güzelleşir mi: Alkol

İçen Gerçekten Güzelleşir mi: Alkol

Ağız yoluyla alınan diğer büyün kimyasallar bağırsakta emilmeye başlarken, alkol emilimi midede başlar. Bu yüzden etkisini son derece süratli bir şekilde hissedilir. Etkisi, doğa bağlı olarak, çakır keyiflikten solunum durmasına kadar geniş bir skandaldır.

Yaygın kanaatin aksine alkol bağımlılığı en tehlikeli ve tedavisi en güç bağımlılıkların birisidir. Bu bağımlılık neredeyse yarı nispette fizyolojik, yarı nispette de psikojeniktir. Tıpkı eroinde olduğu gibi, alkol bağımlısı bir bireyin ani bir şekilde alkolü bırakması ölümle neticelenebilir. Yoksunluğu, alkol bağımlısı birey üzerinde son derece sert etkiler yapar: Ellerde titreme, kusma, halüsinasyonlar, epilepsi / sara nöbetleri, şiddeti git gide artan depresyon vs.

Alkol sadece dopamin ve endorfin salgılamasını sağlamaz, aynı zamanda GABA denen inhibitör / baskılayıcı nörotansmitteri de aktif hale getirerek bütün nöronları uyutur. Alkol beyinde global bir etkiye sahiptir. Yani, beynin tamamında önce bir rahatlama, huzur, dinginlik, ardından kanda artan alkol oranına bağlı olarak duyularda zayıflama, konuşma, yürüme ve görme güçlükleri başlar.

Nöronlar negatif elektrik yüklüdür ve bir sinir hücresinin zarı boyunca aşağı yukarı -70 milivolt elektrik potansiyeli vardır. Pozitif yüklü sodyum kanalı açılıp nöron uyarıldığı zaman bu potansiyel +30 milivolt olur. GABA ise bir klor kanalıdır ve beyindeki GABA arttığı zaman hücrenin içine sızan klor, nörondaki negatif elektrik yükünü daha da artırarak ; örneğin, -70 milivolt değerini -90 milivolt’a taşıyarak, nöronun uyarılmasını daha da zorlaştırır. İşte sarhoşluk tam olarak budur. Yani, hücre içine sızan klorun hücrenin negatif elektrik yükünü daha da negatif yaparak onun uyarılmasını güçleştirmesidir.

Alkol bağımlılığın tedavisinde en yaygın olarak kullanılan ilaç “disülfram” dır. Bildiğiniz gibi, tükettiğimiz alkol etil alkoldür. Etil alkol yıkılırken “asetaldehid” e dönüşür, bir daha yıkılırsaa da “asetik asit” halini alır. Etil alkolü “asetaşdehid” yapan enzim “alkol dehidrıgeneaz” , “asetaldehid”i “asetik asit” yapan enzim ise “aldehid dehidrogenaz”dır. Alkol bağımlılıüı tedavisinde kullanılan “siülfram”, “aldehid dehidrogenaz”ın aktivitesini yavaşlatır.

Etil alkol kullanımının ertesi günü yaşanan “hangover” halinin, baş ağrısının, mide bulantısının, kusmanın, kanlı gözlerin ve kızarık cildin sebebi “asetaldehid”dir. Disülfram ile “aldehid dehidrogenaz” enziminin çalışmasını yavaşlatılarak kanda “asetaldehid”in birikmesi sağlanır ve alınan alkol ile birlikte şiddetli bir baş ağırı, kusma gibi etkilerin belirmesi sağlanır. Böylece bireyin günden güne alkol kullanımın azaltacağı, alkolden tiksineceği ümit edilir. Yani, haz almak için tüketilen alkol bu ilaç sayesinde size deyim yerindeyse zehir olur.

Alkol ve Hamilelik
Alkol ve Hamilelik

Gebelikte alkol kullanımı sonucunda “Fetal Alkol Sendromu” denilen hastalık oluşmaktadır. Gebelikte tüketilen alkol çok az olsa bile, bebekte organ gelişimini, özellikle de beyin gelişimini olumsuz yönde etkiler. Yapılan çalışmalarda sigara ve alkolün gebelik öncesinde kullanıp, gebelikte kullanılmasa bile zararları etkilerini devam ettirdiğini, otizm ve hiperaktivite bozukluğu başta olmak üzere psikiyatrik bozukların riskini artırdığı bilinmektedir. En çok sorulan soru, “Bir sigaradan veya bir kadeh şaraptan bir şey olur mu?” Bunun cevabı kesinlikle “evet”tir.

Yine babanın aldığı alkol ve içtiği sigaranın da, anne kadar olmasa da, yukarıdaki sonuçlara yatkınlığını arttırmaktadır.

Yine alkol bağımlılığı tedavisinde Naloxone isimli ilaç bir dödem yaygın bir şekilde kullanıldı. Naloxone, beyindeki endorfin reseptörlerini kapatarak alkol tüketen bireyin haz almasına mani olmaya çalıştı. Fakat, bir süre sonra bu ilacın da etkin bir tedavi için tereli olmadığı anlaşıldı.

Alkol bağımlılığı tedavisinde günümüzde kullanılan bir ilaç Acamprosate’dir. Bu ilaç, beyinde “öğrenme”den sorumlu olan “gutamat”ın reseptörerini kapatıp, alkol kullanarak haz alma bağlantısını ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Fakat, disülfram haricindeki ilaçların alkol bağımlılığının tedavisine doğrudan ve gözlenebilir bir katkı yaptığını söyleyemeyiz.

 

Kaynak: Psikiyatrinin Kara Kitabı – Oytun ERBAŞ